Nerdeyim?

8 Ağustos 2014 Cuma

Bitirirken

Lut Gölü listemdeki son görülecek yerdi. Orası da bitince bana bir sıkıntı ve heyecan bastı. Bütün gün yarın döndüğüme inanamıyorum, yarın döndüğüme inanamıyorum deyip duruyordum, liste bitince bir sessizleştim, tuhaf bir insan oldum. Amman'da son akşamımda yapılan teklifleri reddederek kendimle yemek yedim ve 6,5 ayımı kutladım - yok alkolsüz, başörtüsü takarak çıktığım bir iftarda. Gördüğüm inanılmaz yerleri sıraladım aklımda, tanıştığım muhteşem insanları, onların yaşadıkları alternatif  hayatları. Yolda başımdan geçenleri, geride bıraktığım yerde benden bağımsız gelişen ama nihayetinde beni etkileyen olayları, ne kadar değiştiğimi düşündüm. Bu cesareti nereden bulduğumu düşündüm, cevap bulamadım ama kendimle saçma bir şekilde gururlandım. Döndüğüme üzülüyor muyum seviniyor muyum bilemedim. Dönünce ne olacak bilemedim. Odaya döndüm, aynaya baktım, bana bakan kadın kimdi bilemedim. Karmakarışık oldum aşure gibi. Bu bilememezliği sevdim - ki ben aşure sevmem.


Nihayet uçağa bindim. 23 ülke ve 50 uçak yolculuğu sonucu İstanbul'a geldim. Sanırım içimde bir his diyordu ki ben uçaktan inince tüm ülkede bir süreliğine hayat duracak ve herkes havaifişek patlatacak; en azından benim büyük ailem beni öyle bir karşılayacak ki insanlar bu kimmiş, nerden dönmüş diye soracaklar birbirlerine.

Öyle olmadı tabii. Ben gittiğimde hayat nasıl durmadıysa döndüğümde de hayat durmadı. Valizimi alıp çıktığımda beni karşılamaya gelen yalnızca 1 (yazıyla bir) kişi vardı. Diğer gelenler gecikmişlerdi. Kuyruğumu kıstırıp bekledim. Biraz trajikomik oldu.

Döndüğümün ilk sabahı sokağa çıktım. İşlerim var diye heyecanlı zıplaya zıplaya. Son 2,5 aydır alıştığım üzere gülümseyerek. Fakat kimse bana geri gülümsemedi. Neden böyleyiz biz bilmiyorum. Daha mutlu olsak ya. Hala vazgeçmedim, gülümsüyorum insanlara ama bu kadar somurtkan surat arasında zor oluyor, gülümsemelerime yalnızca tek tük cevap aldım şu ana dek.

Döneli tam 1 ay oldu. Buluşmalarla, kavuşmalarla, hasret gidermelerle, kendimi ailemle, arkadaşlarımla sarmalamakla vakit geçirdim. Banyonun ışığının nereden açıldığını bildiğim yerlerde uyudum, özlediğim tanıdık kahkahalar dinledim, zeytinyağlı fasulye yedim, Penguen Uykusuz okudum, sokakta insanlar Türkçe konuşunca şaşırmamayı öğrendim, bildiğim manzaralara baktım, hatırlamaya çalıştım. Çünkü bir çoğunu unutmuştum. Tünel meydandan Galata kulesine inerken kaybolmayı becerdim mesela. Hala İstanbul dünyanın en güzel şehri mi diye sorguluyorum. Çoğunlukla evet kesinlikle öyle diye düşünüyorum, bir an geliyor nefret ediyorum. Arada bir de Nice Monaco gezisi yaptım 4 gün. Dönmenin şokunu atlatmama yardımcı oldu. Hala tam dönmedim aslında. Kafam tuhaf tuhaf yerlerde gezinip duruyor. Aklımı çat Bolivya'da çat Fiji'de çat Amazon'da çat Ganj'da buluyorum. Evimin duvarındaki devasa dünya haritasına bakıyorum, oha diyorum, oraya da mı gittin? Oraya gerçekten sen mi gittin? Bu kadar saçmalığı sen mi yaptın? Yok diyorum ben gitmiş olamam. İnanmıyorum. Rüya gibi. Olmamış gibi.

Şimdi kendimi kuyruğu giderek sönen kuyruklu bir yıldız gibi hissediyorum. Sanki giderek ışığım sönüyormuş gibi, gün geçtikçe sıradanlaşıyorum gibi. Her ne kadar bir kaç günde bir ilk defa yaptığım bir şey yapmaya gayret etsem de kendimi yine de 1 ay geçti hiçbir şey yapmadın hissiyatından kurtaramıyorum zaman zaman. Bunca yoğunluğun ardından normaldir diye kendime yüklenmiyorum şimdilik.

Bazılarınız sordunuz 'hiç ben burda ne yapıyorum dediğin oldu mu?' diye. Oldu tabii, o kadar çok absürt durumda kaldım ki tarif edemem. Yolda bir çok kere kendimi yorgun, tükenmiş, çaresiz buldum; ağladığım da çok oldu. Ama inanın gece mesailerinde hayatı kaçırıyorum diye ağladıklarım kadar olmadı. Bu absürtlüklerden hiç birini yaşarken 'keşke evde otursaydım' demedim, bir kere bile pişman olmadım. Tekrar edeyim mi? Bir kere bile pişman olmadım. Ne mutlu bana ki bunu tek başıma yapacak sağlığım, gücüm, cesaretim var, bana destek verecek ailem var dedim. Zamanla bu absürt durumları alıp bağrıma basmayı öğrendim. Zaten ben yola bunu öğrenmeye çıkmıştım. Buna ek olarak bir de çook daha mutlu bir insan oldum kesinlikle. Bonus puan olarak da çok çok daha iyi bir insan oldum. Şimdiki ödevim bu özelliklerimi tutup bırakmamak.

Bir de küçük bir umudum var, o da bu blogun birilerini gaza getirip yollara dökmesi. Bunun için her daim desteğe hazırım.

---

Evet, yola yalnız çıktım. Ama yolda sürekli bana yalnız olmadığımı hatırlatanlar oldu. Özlendim, arandım, soruldum. Bunların yarısı eski insanlarımdı, yarısı yolda edindiğim insanlardı. Her birinize müteşekkirim. Ne mutlu bana, çok şükür.

Nihayetinde söylemek istediğim şey işte bu kadar aslında. Çok şükür. Ve darısı başınıza.

4 yorum:

  1. Birşey değil :)))
    Kendi içine yaptığın yolculuğu yine kendi kendine tamamlamışsın. Seninle beraber ben de gezdim. Ben teşekkür ederim :)
    Not: kadıköy'e daha sık gel. Gülümseyen insanlar bir nebze daha fazla gibi.

    YanıtlaSil
  2. Finalide çok güzel anlatmışsın. Tebrikler.

    YanıtlaSil
  3. Peh, ne bilinmedik bloglarda kimler ne seyahatler yapıyorlar... Tesadüfen buldum burayı, çok sevdim. Ayağına sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :) Döneli bir seneyi geçse de hala böyle mesajlar almak çok mutlu ediyor! Selamlar.

      Sil