Gece yolculukları, Machu Picchu tırmanışı, soğuk, yağış
derken bedenen yorgun düştüğümü hissettim. Vitamin almasam kesin hasta
olmuştum. Son bir gece yolculuğuyla
kendimi Titikaka gölünün kenarındaki Puno'ya attım. Biraz burda durayım istedim. O yüzden aslında
çok da matah bir yer olmayan Puno'da 2 gece kaldım. Şansıma Puno'nun yıllık festivaline denk
geldik. Bu sıvasız binalardan müteşekkil
çarpık şehirde kalınabilecek en güzel zamandı diye tahmin ediyorum.
İlk gün gündüz Hollandalı arkadaşımla şehri biraz gezmeye
çıktık. Dünyanın en yüksek gölü olan ve bir kenarında Peru, diğer
tarafinda Bolivya olan Titikaka gölünün kenarına düştük. Marmara Denizi'nden biraz kücük. Cok etkileyici fakat gölün kenarı da durgunluktan yemyeşil. Güzelliğini görmek için ufka bakmak gerekiyor.
Sehirden biraz manzaralar:
Sehirden biraz manzaralar:
Midem acliktan isyan edince Peru'da yenilen neredeyse her yemek gibi
yanında iki yumruk pilav, patates kızartması olan balık yedim. Bu pilav patates (ve bazen sahanda yumurta) kombinasyonlarindan bana fenalik gelmeye basladi. Bir de her tanistigim insan bana Turk yemegi soruyor, ben de gaza gelip ballandira ballandira anlatiyorum. Sonra canim istiyor..
Biz gezerken sokaklar da bir
boş. E festival yok mu? Meğer herkes hazırlık için bahçelere bina
içlerine kaçmış. Tesadüfen bir dans calismasina rastladık, içeri girmemize izin verdiler.
Çok mutlu oldum, yarım saat gözlerimi alamadım.
Burası 3,800
metre, şu ana dek bulunduğum en yüksek yer.
İrtifa hastalığım yok. Fakat odam
hostelin 4. katında olmayaydı eyiydi.
Oksijen az malum. Hık diye
götürür. Zaten hostelde oksijen tüpü ve
maskesi var. Acil durumda bir fırt.
Memleket yüksek
olunca hava da soğuk oluyor. Güneş
varken iyi de yokken ruzgar delip geçiyor.
Pofidik montum ilk defa çantadan çıktı.
İçimde içlikle, üstümde montla geziyorum. Ama idare ediliyor yani. Derken derken akşam 6 civarı bir gök
gürültüsü firtınası patladı, deli gibi yağmur yağmaya başladı, yetmedi akabinde
doluya çevirdi, o da yetmedi kara çevirdi.
Noluyor yahu? Yaz değil mi burda?
Sonra durdu ama sokakları sel götürüyor, çatılardan şelaleler akıyor. Hostelden bir grup insanla yemeğe gittik. Yine alpaka yidim. Hep suçluluk duyuyorum çünkü çok sevimli meret. Yemekten sonra meydana çıkınca baktık. Festivalin sokaklardaki alıştırması başlamış. Bu dini bir festival. Bu bölgenin koruyucusu olan Candelaria'yı kutluyorlarmis. Sokaklarda omuzlarında Meryem taşıyan görmüşler hosteldekiler. Bence o Candelaria'dır ama bilemedim. Kutlamalarda bandolar ve önlerinde dansçıları geçit yapıyorlar. Bandolar okul okul ayrılmış ve birbirleriyle yarışıyorlar. Presipte Rio karnavalı gibi ama ahlaksız değil bunlar. Zaten hava soğuk. Nereye açılıp saçılıyorsun. Bir de bandocular çok mutlu gözükmüyorlardı. İşlerini çok ciddiye alıyorlar diye düşündüm. Ben hostele dönüp 10 gibi yattım, sabah 6da kalktığımda hala çalıyorlardı! Yuh!
Sonra durdu ama sokakları sel götürüyor, çatılardan şelaleler akıyor. Hostelden bir grup insanla yemeğe gittik. Yine alpaka yidim. Hep suçluluk duyuyorum çünkü çok sevimli meret. Yemekten sonra meydana çıkınca baktık. Festivalin sokaklardaki alıştırması başlamış. Bu dini bir festival. Bu bölgenin koruyucusu olan Candelaria'yı kutluyorlarmis. Sokaklarda omuzlarında Meryem taşıyan görmüşler hosteldekiler. Bence o Candelaria'dır ama bilemedim. Kutlamalarda bandolar ve önlerinde dansçıları geçit yapıyorlar. Bandolar okul okul ayrılmış ve birbirleriyle yarışıyorlar. Presipte Rio karnavalı gibi ama ahlaksız değil bunlar. Zaten hava soğuk. Nereye açılıp saçılıyorsun. Bir de bandocular çok mutlu gözükmüyorlardı. İşlerini çok ciddiye alıyorlar diye düşündüm. Ben hostele dönüp 10 gibi yattım, sabah 6da kalktığımda hala çalıyorlardı! Yuh!
Sabah hostelden 3
kişi Titikaka gölündeki meşhur yüzen adalara gidelim istedik. Kendimizi pazarlığa hazırladık. Çünkü Peru'da HERŞEY pazarlığa tabi.
HERŞEY! Taksimetre zaten yok. Lima'da şehir
içi otobüste bile gittiğin mesafenin bir mahalleden uzun olmadığını iddia edip
pazarlık yapabiliyormuşsun. Pazarlık etmekten nefret ediyorum ama mecbur
başlıyorsun fiyatın dörtte birinden. Git
gel satıcılar arasında. O bu fiyatı
verdi, sen ne veriyorsun? Ay çirkin.
Neyse, tam en fazla 30 sol verelim diye bir grup kararı alıp
çıktık ki hostelin önünde başkalarını almaya gelmiş bir tur bulduk. Kaça
gidersin? 25'e. E hadi. Bizi bir tekneye bindiler, yarım saatte Los Uros
adalarına vardık. Bu insanlar
yüzyıllardır yüzen adalarda yaşıyorlar. Önce alta okaliptüs ağacından yüzen
(70e 70 gibi) bloklar yapıp, bu blokları birbirlerine bağlayıp, üzerine de kat
kat sazlık seriyorlarmış. Sazlıklar ha
bire yenileniyor, 20 yılda bir de bütün adayı yeniliyorlarmış. Tabii bir de
adalar Peru Bolivya arası yüzmesin diye sabitliyorlar kazıklarla. Bir adada 4-6 aile yasiyormus. O kadar kişi taşıyormuş. Turist ilgisi olunca insanlara göstermek
için, turistik maksatlı adalar yapmışlar.
Yani yapılan tur tamamen gringo işi.
Ama yine de baya zevkliydi.
Sanırım isteyen evlerde de kalabiliyor ama baya sıkıcı olur gibi geldi
bana.
Turun ardından
çok enternasyonel bir masada yemek yedik. Şehrin yarısı da pazara dönüşmüştü,
akşam üzeri onu gezdik. Bu arada adasim meyveden de yedim. Adi gibi kendi de guzel bir sey:
Geceyse festivale
iştirak etmek üzere meydana çıktık hostelden bir grup. Yani gece dediysem 8
gibi. İnsanlar bir enteresan, dansede dansede
insanlar geçiyor önlerinden ne bir tempo tutmak, ne bir dans etmek. Gülmüyorlar bile. Sonra anladım ki içki eksikliğinden. Biraz içinde az buçuk açıldılar. Bazilari fazla acildi hatta - bazi teyzeler de kabarik etekleriyle bu kervana katildilar:
Biz tabii batı eğlence anlayışıyla (yani aslında doğu oluyor da) bağırış çağırış; ben zaten duramıyorum, illa oynayacağım. Derken gruptan bir manyak geçit yapanların arasına atladı. Ben de geçenlerden çok sevimli bir amcayı kestirdim gözüme. 'Ben de gelem mi?' diye işaret ettim. Adam sağolsun beni ve bana eklenen grubu evlat edindi, koreografiyi öğretti. Zaten kolay bir şey. Yani biz de bütün geçidi bandolarla dansederek geçtik. Bir yandan görenler bizi aferin, bravo, çok iyi gidiyorsunuz falan diye gaza getiriyorlar. Diğer yandan beni señorita diye durdurup resim çekilmek istiyorlar - nedense. Herhalde 2 saat falan dansettik grupla. Çok çok eğlendim. Sonunda da çubukta et vardı ya hani, ondan patlatıp, kendimizce geceyi tamamladık. Biz 1'de pilimiz bitmiş hostele yollanırken, bandolar daha devam ediyordu ama geçit bitmişti. Mutlu mutlu yattim.
Biz tabii batı eğlence anlayışıyla (yani aslında doğu oluyor da) bağırış çağırış; ben zaten duramıyorum, illa oynayacağım. Derken gruptan bir manyak geçit yapanların arasına atladı. Ben de geçenlerden çok sevimli bir amcayı kestirdim gözüme. 'Ben de gelem mi?' diye işaret ettim. Adam sağolsun beni ve bana eklenen grubu evlat edindi, koreografiyi öğretti. Zaten kolay bir şey. Yani biz de bütün geçidi bandolarla dansederek geçtik. Bir yandan görenler bizi aferin, bravo, çok iyi gidiyorsunuz falan diye gaza getiriyorlar. Diğer yandan beni señorita diye durdurup resim çekilmek istiyorlar - nedense. Herhalde 2 saat falan dansettik grupla. Çok çok eğlendim. Sonunda da çubukta et vardı ya hani, ondan patlatıp, kendimizce geceyi tamamladık. Biz 1'de pilimiz bitmiş hostele yollanırken, bandolar daha devam ediyordu ama geçit bitmişti. Mutlu mutlu yattim.
Festivalden biraz manzaralar:
--
Hazir buraya kadar gelmisken, Bolivya'ya gidelim mi? Bence gidelim!!
tam sana göre olmuş bu iki gün :)
YanıtlaSilAynen oyle oldu :)
SilDuna o samanların üzerindeki yüzen köylerin fotosunu helecanla bekliyorum :) bi de sazdan salları vardı onların hani gondol gibi ;)
YanıtlaSilAy insallah, internet cok yavas Bolivya'da. Insanlar ates bocegi gibi wifi nerede gucluyse oraya tikiliyorlar.
SilO sallarin buyuklerine mercedes benz diyorlar bu arada :) Ah emperyalizm!
haha mercedes benz mi?? çok yaratıcıymış.. :)) Önüne mercedes yıldızı da asmışlar mı bari salın :P
YanıtlaSil