Kolombiya - IV - Bogota

Meksika'dan nihayet ayrildim. Gezimin en incik cincik planladigim kismi da bitmis oldu boylece.  Bu arada yola cikmamin uzerinden de bir aydan fazla gecti.  Kendi kendime kutladim bu durumu icten ice.  Bu ay planli ama yalniz gezmeyi ogrenmeye calistim.  Bundan sonra yari plansiz ve yalniz gezmeyi ogrenmeye calisacagim.  Gezinin son bolumu ise tam bir kaos kafamda.  Bakalim kahramanimizin basina neler gelecek?

Ekvador'da, cizginin bir orasina bir burasina gecip turlu maymunluklar yapmistim ama hakkiyla guney yarimkureye indim diyemem.  Yani gittigim yerlerde mevsim aslinda kisti.  Yani tabii gulersiniz oyle kisa.  Etekle corapsiz gezilen kis mi olur? 

Sira artik guney yarimkureye geldi.  Ama o kadar guneye inmeden once son bir duragim vardi, Bogota.  Hani su en sevdigim ulkenin baskenti. 

Bogota'ya bir ogleden sonra vardim.  Sokaklara falan baktim gelirken.  Guya sehrin Sultanahmet'indeyim ama bir issiz gozuktuler gozume.  Gittigim her yerde hostelde calisanlara soruyorum 'buralarda gezmek guvenli mi?' diye.  Herkes yasadigi yerin guvenli oldugunu dusunuyor ve hep 'tabii tabii, bir sey olmaz' diyorlar.  Ilk defa bir hostel sahibi 'cikarken yanina telefon, elektronik alet, fazla para alma' dedi. Eneem. Cikmam ki ben o zaman.  Boyle hostelde acliktan oleyim ben o zaman diye karar vermis otururken benden 15 yas buyuk Italyan bir kadinla sohbete koyuldum.  Ondan da buyuk sevgilisiyle Kolombiya'ya takilmaya gelmisler.  Kadin kostum tasarliyormus filmlere, adam mimarmis.  Kafayi cizip, Italya'daki krizi de firsat bilip buraya gelmisler.  Adam bir otel acma pesindeydi.  Sohbet muhabbet derken gel, dediler, biz markete gidip bir seyler alip yemek yapacagiz.  Tamam, dedim; beni korumaya soz verirseniz, gelirim.  Aldilar beni sehirde gezdirdiler 2 saat, marketten alisveris yapip, hostelde sebze corbasi yapip ictik.  Bu arada ben illa ki pis bir sey yiyecegim, lime'li cips almistim.  Gordugunuz yerde alin.  Cok yaman bir sey, ambalajiyla yiyordum neredeyse.

Ertesi gunun yarisini yine sevimli ciftimizle gecirdim, muze muze gezdik.  Tabii yanima fotograf makinemi almadim.  Turist bolgelerinde her kose basina polis koymuslar koca kopekli. Sadece polislerin yaninda fotograf cektim.  Yamuk yumuk bazi telefon fotograflarini takdim ediyorum. Boyle yazinca aman ne odlegim ya diye kizdim kendime.  Neyse burda mikrofonu amcama uzatiyorum, 'korkak olak sag olak'.

Yine Botero gezdim.  Bazi baska guzelliklerle beraber - Dali - Miro - Picasso:

Bir de buyrun benden memlekete hizmet.  Bundan boyle butun agaclari kesip bunlardan yapalim ve park ve bahceler mudurluklerini lagvedelim.

Sonra polis muzesi gezdik.  Ah Kolombiya polisi soyle iyi, boyle iyi.  Karteli bitirdik, mafyayi bitirdik.  Biz de yedik.  Cikista da seker verdiler, bir halkla iliskiler projesi olarak goruyorlar herhalde bu muzeyi.  Ama muzede Pablo Escobar'in ve aile uyelerinin bazi esyalarini gorduk, guzeldi o acidan.

Muzelere doymadigim icin ben bir de sehrin meshur altin muzesine gittim.  Gozum yine muze gibi muze gordu.  Cok begendim. 

Muzede bununla ilgili pek bir sey demiyordu ama ac Ispanyollar geldiklerinde gozleri donmus, bu guzel altinlara bir saldirmislar ki sormayin.  Yerel halkalarin hala geleneklerini icra edenlerinde eskiden altin takilan kostum ve sapkalara artik ayna takiliyor protesto mahiyetinde, iste siz hesap edin artik nasil bir saldirma.  Bunu hem Ekvador'da hem Kolombiya'da gordum, belki diger yerlerde de vardir.

Sehirdeki az vaktimin sonunda biraz tepeye cikayim dedim.  Illa bir teleferik bulup cikacagim ya.  10 milyonluk, daglar arasina kurulmus, metrobuslu bu sehrin kirlilik problemine 3,200 metreden sahit oldum boylece.  Tam da yagmur yagiyordu, elimde buna benzer tuhaf resimler kaldi:

Bu kadarlik Bogota bana yetti.  Kolombiya'nin benim gitmedigim kiyilari guzel anladigim kadariyla.  Bir gun oralara gitmeye kendime soz vererek, yeni arkadaslarimla vedalasip Kolombiya'dan ayrildim.