Sabah Berlin'de kesin yapmanız gereken bir şey yaptık. Yer altı turlarından birine katıldık. Meğer Berlin'in altında bir Berlin daha varmış. Kesinkes tavsiye ediyorum, mutlaka gitmelisiniz. Farklı farklı turlar var ve her gün her tur yok, o yüzden gitmeden önce bakıp ona göre plan yapmanızı tavsiye ederim.
Buraya tıklarsanız sizi sitesine götürür. Bizim katıldığımız tur Gesundbrunnen istasyonundan başlıyordu.
Bu yer altı tünel ve sığınaklar 1900lerin başında ve metro ile birlikte yapılmış, zaman içinde önce dünya savaşları, sonra da soğuk savaş için kullanılmış ve revize edilmiş. İç içe iç içe geçen onlarca (Berlin genelinde yüzlerce) odadan oluşuyor. Havalandırma sistemi metro gelip gittikçe çalışacak şekilde yapılmış, bir de silah olarak kullanılan gazlara karşı dışarının havasını hiç almamak üzere de kapatılabiliyormuş. Bu durumda oksijen çok kıymetli olacağından her odada havalandırmanın kaç kişiye izin verdiği yazıyor. Fakat 2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru bu sayılardan fazla insan sığınmış ve ölenler olmuş. Hatta yer altı turları başladıktan sonra havalandırma sistemi yenilenmeden önce turistlerden bayılanlar oluyormuş. O zamanki yaşam koşulları, savaş propagandaları, kitlesel aptallıklar, Auschwitz'te gaz odalarına sokulan insanların kıyafetlerinin halka nasıl dağıtıldığı ve intiharlarla ilgili de bir şeyler anlattı rehberimiz; yalnız içinizi karartmak istemiyorum. Biz baya bir darlandık. Birbirimize kötülük etme için harcadığımız kaynaklara hakikaten çok şaşırıyorum.
Ufak bir not, Hitler döneminde yine olan kadınlara oluyor. Çocuk sayısına göre madalya takılıyormuş her kadına. Doğum makinaları 10. çocuğunu doğurunca o çocuğun vaftiz babası sevgili Führer oluyormuş. Biz daha 3'teyiz. Buna da şükür mü desek?
Bir de duvarlardaki boyalardan bahsetti. Yanlış anlamadıysam sülfat ve krom karışımı bir boya malzemesiyle boyanan duvarlar ışıklar kesilse de ortamı aydınlatmaya devam ediyor. Rehberimiz bir elindeki flaşla duvarda bir insan silüeti çizip bir kısım atraksiyonlar yaptı. Çok eğlenceliydi.
Bu arada rehberimiz Danimarka'lıydı. 16 yıldır Berlin'de yaşıyormuş. Almanların tarihleriyle yüzleşmelerini ne kadar takdir ettiğinden de bahsetti. Darısı başımıza. Son bir not, başka bir bölgede yer alan, Hitler'in bulunduğu ve nihayetinde Eva'yla birlikte intihar ettiği sığınak (Führerbunker) yıkılmış ve mevcut değil. Turda buraya ilişkin de biraz bilgi veriliyor. İçeride resim çekmek yasaktı. Elimdeki tek resim girişe ait:
Tur bitince -ki zaten 90 dk sürüyor- Kuzen İ'yle ayrıldık. Ben Tor Strasse ve Garten Strasse'nin köşesinde bir spagetticiye gittim (Spagetti Western). Midem pesto ravioliyle bayram etti. (Kesin gidiniz.) Sonra biraz sokaklarda gezindim. Buralar Almanya'ya benziyor ve çok güzel. Yolda kaybolamadım da, zira herkes mükemmel İngilizce konuşuyor. Ne acaip yer. Bir de şehirde takım elbise yok. Akşam buluştuğumuz beyaz yaka arkadaşım, takım elbiselilerin Potsdamer Platz'da öğlenleri ortaya çıktığını söyledi. Kendilerinden bir hayvan türü gibi bahsetti. Buralarda nadir görülen bir tür. Benim ruhum ve gözlerim temizlenmiş oldu bu arada.
Bu arada hava leş gibi, ahmak ıslatan yağmur var, hem de yatay yağıyor, 4buçuk demeden hava kararıyor. Bugün buluştuğumuz arkadaşım Berlin'e ne zaman geleyim deseydin, bugünlerde gelme derdim dedi. Ama yine de çok mutluyum. Ben var (vaa diye okunur) Deutschland sevmek. Kuzenimle de güzel güzel takılıyoruz, daha ne olsun. Şehir güzel biz güzel.
Tek başıma gezince önce Berlin duvarı hatıratına, sonra da yeni sinagoga gittim. Yeni sinagogu dışardan da görseniz olur, para vermenize gerek yok, zaten dua edilen kısmı yokmuş. Bu hususu çok dramatik bir şekilde tebliğ etti görevliler bana.
Bir de dedim geçen sefer gördüğüm turistik yerlere tekrar bakayım. Şehrin simgesi Brandenburg'a gittim. Noel havasına bürünmüştü, çocuklar gibi şendi. Cidden çok çocuk vardı etrafta niyeyse.
Potsdamer Platz'a uğradım, Noel pazarına baktım. Olmuş aferim. Bu gittiğim 6. Noel Pazarı herhalde:) Ama meydana da kayak pisti kurmayın artık:
Bir de Checkpoint Charlie'ye uğradım - meşhur Doğu Batı geçişi:
Yağmur da yağınca trenleri çok kullandım, bugün 10 kez trene bindim en az (yanlış yöne gidişim ve iade oluşum da dahil), S bahn'lardan U bahn'lara sektim. Hala zihnimde trendeki uyarılar çalıyor: Aynşıtaygın bitte, tsürück bılaybın bitte.
Kuzenimle tekrar Kotti'de buluştuk (Kreuzberg). Kotti de aslında Kottbusser Tor diye bir istasyon bu arada. Ama yılışık Berlin'liler Kotti diyor. Berlin'e gelince mutlaka gideceğiniz Alexanderplatz'a da Alex denirmiş. Alışveriş merkezi Kudam da aslında Kürfurstandamm. Ama bunları öyle uzun uzun söylemeyin, rezalet.
Kotti meydanda Almanya'nın en iyi dönerini (ne döner mi? oraya kadar gidip döner mi yedin? evet, buraya kadar gelip döner yedim.) yedikten sonra haftasonu evlerine gittiğimiz arkadaşımla buluştuk. Südblock'ta bir bira içimlik süresi kalıp Prenzlauer Berg tarafına gittik. Şehrin Almanya'ya benzeyen Kollwitzstrasse'sinde Sredzkistrasse'sinde dolaştık. Çok güzel caddeler, kafeler, barlar, tasarım eşyalar satan dükkanlar. Alex'e 2 durak, biraz vaktiniz varsa mutlaka gidin. Nihayetinde eskiden bira fabrikası olan şimdi dev bir kültür kompleksine dönüştürülmüş Kulturbrauerei'a gittik. İçinde tabii ki Noel pazarı vardı. Hem de çok güzel biraz da enternasyonel bir Noel pazarı.
Bugün her köşe başında olan sıcak şaraplardan içmedim (Almancası glühwein - sipariş verirken 'mit schuss' derseniz içine koydukları şeyden eve uçarak gitmek garanti). Glühwein içerek günaha girmek yerine bunlardan yiyerek günaha girmeyi tercih ettim. Ayy çok güzeldi.
Yeterince yediğime kanaat edince eve döndük. Yarın akşam dönüyorum. Kar burdan geçip Balkanlar üzerinden İstanbul'a gitmiş. Bu sefer de İstanbul'a inemezlik etmez umarım uçağım.