Nerdeyim?

30 Aralık 2013 Pazartesi

Yol

Ekvador'un başkenti Quito'dan bildiriyorum!  Okyanuslar aştım da geldim. Yolculuğun ilk sıkıntısı İstanbul'da biletimi kontuara uzatınca çıkayazdı.  Kağıt bilet kabul etmiyoruz itirazını duyunca telefona sarıldım, Çiğdem hanımı aradım.   O sağolsun halletti.  (Zaten ben biletimi geç aldığım için kağıttı bilet. Oh olsun bana!) Hallolana kadar kımkımlandım baya tabii, yani oldukça.  Sonunda koçanımı iade ettim, biletim elektronik bilet oldu ve Londra üzerinden Madrid'e geldim.  Uzun sürdü tabii biraz.  Aktarma sırasında saati yanlış hesaplayıp attığım depar görülmeye değerdi.  Sonra İngiliz bi abi (vatş yoo pöpış ov vijit familyasından) bana sakin şampiyon dedi de beynim tekrar çalışmaya başladı.  Madrid'e indiğimde sanki kendim uçmuşum gibi yorgundum.    Hostele gitmeye çalışırken Puerto del Sol meydanından geçtim. Çok kalabalıktı ve gençler bi enteresandı. 
Batının ahlaksızlığını almayayım diye hostele kaçtım. Hostele düştüğümde adım atacak halim yoktu.  Bilindik hostel kitleleri, hov çok çılgınız (evet Alanya'da halıcı bi sevgilin olmuş, çok çılgınsın) ve hiç konuşmayan çekikler arasında biraz vakit geçirdim.  Gecenin kazanımı Meksikalı oda arkadaşım oldu.  Bu arada yanımda getirdiğim cacoon  seyahat nevresimi hemen ilk geceden kendini şampiyon ilan etti.  Çarşaflara bakıp hımmm deyip kendimi kozamın içine attım.

İkinci günün hedefi okyanusu aşıp Kolombiya'ya, oradan da Ekvator'a varmaktı.  Iberia'nın ilk uçağı Airbus 340tı.  Nedense kıro gibi sevindim. :)



Havalimanında bir kadın görüp ay yazık ne şişman diye üzülmüştüm.  Bilin bakalım uçakta yanıma kim düştü? Ben tombula üzülürken diğer yanım boş kaldı.   Bi yerden alıp bi yerden veriyor.  Beklemeyi bilmek lazım. :)

Yılların masabaşı çalışanı olarak performansımı konuşturdum ve 10 buçuk saat boyuca yerimden kalkmadım.  Okyanus aşıldı nihayet. Uçak Bogota'ya yanaşırken, kalbim yerinden çıkacak sandım.   Pingu da baya mutluydu:




İnince pasaport kontrolünden geçip valizi aldım.   Öteki uçağı bulmam lazım.  Onlarca insana sordum.  Nasıl yardımcılar anlatamam.  Ama yazık işte kendi bildikleri kadar.  Beni 5 polis bir servis aracına postaladılar, dediler 5 durak inecen.  Nasıl sevindim.  Bu kadar spesifik talimat yanlış olamaz dedim.  1 durak gittik, garanti olsun diye yanımdaki kadına terminal uno? dedim.  Burası!! diye bağırdı.   Araba da hareket etti bu sırada.   Bu panikle benim kafanın dil bölümündeki 3 kelime İspanyolca konuşan serçe pırr uçtu gitti.  Ben hebe-fese-hübelemeye başladım.  Acımı gören yereller bağır çağır arabayı durdurdular.  Ben ezergeçerus çantalar omzumdan düşer, gözlüğüm burnumdan kayar milleti eze eze indim.  Terminalde 8 avianca görevlisi 12 asker 3 polis sonrasında ait olduğum yeri buldum.  Ben zaten bulamazmışım, havayolunun adı başka yazıyordu bendeki bilette.





Quito'ya da vardım nihayet ama 22 saattir uyumamışım.  Allahtan hostelden karşılama ayarlamıştım.  Arabayla 1 saat yolculuktan sonnra temiz hostelime vardım, zıbardım.

1 yorum: