Nerdeyim?

4 Nisan 2014 Cuma

Yeni Zelanda - I - Auckland

Gezimin ikinci bölümündeki ilk durağım Yeni Zelanda'ya doğru yoldayım. Havaalanında pasaportumu uzatıyorum.

Vizeniz var mı?
Var.
Nedense sistem reddediyor. Checkin yapamıyorum. Vize geçersizmiş.
Neeğ?!

Yola çıkmadan evvel Ankara'ya pasaport göndererek aldığım vizemi incelemeye koyuluyoruz. Vize tarihi doğru. Fakat üzerinde başka tarihler de var. 15 Mart 2014 yazıyor. O ülkeye son giriş tarihi imiş meğer. Yani geçmiş. Yani yanlış. Yani ben o tarihe hiç bakmamışım. Yani o an itibariyle geçersiz. Yani gidemiyorum mu? Kafamdaki yanileri peş peşe sıralarken kontuardaki kıza mavi ekran verdim. Kızcağız ben arayayım sizin için konsolosluğu dedi. Aradı konuştu. Bence çook uzun bir süre konuştu. Sistemi kontrol ettiler. Sorun yok, hata olmuş, gidebilirsiniz dedi. Oraya gidince beni tutarlarsa? Olabilir. Bu konuşmayı söyleyin. Yapabileceklerim bu kadar dedi. Yolda kendi kendimi yedim. Kendimi yemenin yanı sıra yemek de yiyeyim dedim. Uçtuğum havayolu ucuz konseptli bir havayolu olduğundan yemek vermiyorlardı. Cüzdanı çıkarıp yemek aldım afiyetle yedim.

Uçak inince korktuğum gibi beni gümrükte 40 dakika tuttular. Pasaportumun nerde olduğunu bilmeden öyle oturtuldum bu süre boyunca. En sonunda gidebilirsiniz denilince, fikir değiştirmesinler diye koşa koşa çıktım ordan. Havaalanında artiz artiz geziniyordum şehre nasıl gidilir diye. Oh zaten artık bir birinci dünya ülkesindeyim. Sürekli arkamı kollamama gerek yok diye düşünüyorum bir yandan. Derken bi susadım. Bir su alayım dedim. E cüzdan? Ben zaten çantamda aradığım hiçbir seyi bir seferde bulamam. Yerlere saçıldım, bütün çantayı döktüm. Yok. Allahım! Cüzdan koltukta kuzu gibi duruyordu sanki. En son öyle gördüm. Çantama geri koydum mu? Hiç hatırlamıyorum.

Uzun hikayenin kısası ara tara cüzdanı bulamadım. Havayolu şirketine gittim, onlar da bulamadılar, havaalanı güvenliğine gittim, onlar da bulamadılar. Polis desen kapı duvar. 2 saat ne yapacağımı bilmez vaziyette ordan oraya dolandım. Normalde kartlarımı ayrı çanta ve ceket ceplerine koyarım. Aman Yeni Zelanda'da nolcek diye hepsini cüzdana konsolide etmiştim. Gitti mi hepsi? Kaldım mı dımdızlak? Çantamda bir acil durum parası olduğu aklıma geldi nihayetinde. Onunla şehre kadar gittim. Arada içim kan ağlayarak tüm kartları tekeer tekeer iptal ettirdim. Kendime gelince şükretmeye başladım. Eğer bunun olacağı vardıysa, olabilecek en iyi zamanda oldu. Çünkü yarın Türkiye'den arkadaşım geliyor. Kendisine biraz nakit vermiştim. Böylece param olacak. Bir kaç hafta sonra bir arkadaşım daha geliyor. O da kartlarımı getirebilir. (İnşallah - inşallahsız cümle kurmuyorum artık.)

Biraz ters başlayan Yeni Zelanda gezisinin ilk gününde başıma başka iş gelmesin diye yatıp uyudum. Zaten yine ranzanın üstüne düşmüşüm ama ranzanın merdiveni yok. Atlarsam kendimi kırarım diye ranzadan inmeye bile kalkmadım.

Ertesi sabah şehri gezdim azıcık. Yarısı bitti zaten hemencecik. Öğlen hostele geldim, İstanbul'dan gelecek misafirimi beklemeye koyuldum.

19 yıllık arkadaşım Emre de bana katılacak. Gezinin Avustralya ve Yeni Zelanda kısmını beraber yapacağız. Aylar evvelinden ciddi mesai harcayarak çılgın dolu bir program yapmışız, onu uygulamaya koyacağız.

Saat 2 civarı ben yeni tanıştığım oda arkadaşımla sohbet ederken Emre hostel odasının kapısından HÜLOĞĞ diye daldı. Böylece ben de yeni yol arkadaşıma kavuşmuş oldum. Derhal şehri gezmeye yollandık.

Auckland güzel bir sahil kenti ama öyle fantastik bir tarafı yok. Buyrun az buçuk manzaralar:








1 yorum:

  1. Burdan yapabileceğimiz bişey olursa haberdar et - sen HSBC'nin özel bi kartını çıkartmamış mıydın? Oraya yollamıyorlar mı?

    YanıtlaSil