Yalnız doğayı pek koruyamamışlar ilk zamanlar. İngiliz öncesi dönemde adanın %85'i ormanken ormanlar %15'e düşmüş. Çok ağaçlandırma yapmışlar ama eski haline gelmemiş. Adanın ilk halini hayal bile edemiyorum. Nasıl bir cennetti kim bilir. Ama adada birkaç tane hayvan türü varmış sadece, onlar da zamanla uçamayan hale gelmiş meşhur kiwi kuşu gibi kuşlar ve yarasalar. Her gelen bir hayvan, bitki, bakteri, virüs getirmiş. Tek şey hariç. O da yılan. Bu yüzden Yeni Zelanda gümrüğünde ayakkabıların altını bile kontrol ediyorlar. Aldığımız malumata göre buradaki yılanlar yalnızca politikacılar ve avukatlarmış. Ben de avukatım deyince, Huru amca sen güzel bir yılansın diye manevra yaptı. Yemedik Huru reyiz!
Gayzerlere dönmek gerekirse, mineral ve maden manyağı olmuş alandan manzaralar şöyle. (Hayır madencilik yapılmıyor. Çünkü Yeni Zelandalılar akıllı insanlar, doğalarına paradan daha çok önem veriyorlar.)
O kadar güzel ve renkli yerler gördük ki aklımız çıktı:
Sonra biraz zobaralım dedik, zorbing yaptık. Şu aşağıda gördüğünüz içi su dolu balonlara girip, dağdan aşağı yuvarlandık. Balonlar içinde yarış yaptık. (Emre kazandı.) Kahkaha atmaktan karnıma ağrılar girdi.
Yetmedi, şu primitif arabalara binip yine tepelerden kendimizi aşağılara saldık. Namı diğer lugeing (luujing) diye okunur.
Yetmedi, akşam Maori köyüne yemeğe gittik. Haka danslarına gülmemeyi becerdik. Hatta Emre haka yaptı bile. Ben kadınların şef olaması cinsiyetçiliğine takıldım. İçimden KA MATE KA ORA diye diye haka dansı yaptım, kendilerini kınadım. Biz var Maori sevmek.
Kia ora!!!
haka dansı yaparken videon var mı???
YanıtlaSil