Ufak ada ziyaretimden sonra artık Angkor Wat beni bekler deyip yola düştüm. 2 gece önce binmem gereken gece otobüsüne binip Siem Reap'a vardım. Gece otobüsünün verdiği huysuzluktan mıdır yoksa 4 gecedir doğru dürüst uyumamamdan mıdır bilmem ama hostel ararken gördüğüm yerler ve konuştuğum insanlar cansız ve tatsız gözüktü bana. O yüzden bir an evvel aklımdaki tapınaklara gidip yola devam etmek istedim. Hemen bir tuktukla anlaştım. Bu işin raconu buymuş. Angkor Wat'ın içinde bulunduğu tapınak dolu milli park çok büyük olduğundan yürüyerek gezmek deli işi. Hava 36 derece bu arada. Klimadan nefret eden bir insandım, buralarda klimanın neden icat edildiğini anladım. Neyse motorsiklet ve bisiklet kiralayıp gezenler de var. Vaktiniz varsa o da eğlenceli olsa gerek. Ben 12 dolara tuktukçumla bütün gün tapınak tapınak gezdim püfür püfür.
Kamboçya'da yaygın bir şekilde dolar kullanılıyor bu arada ama kendi para birimleri olan riel'i de kullanıyorlar. İki para aynı anda dönüyor. Para birimi yüzünden kafamın daha çok karıştığını hatırlamıyorum. İlk Kolombiya kazığım hariç tabii.
Gezdiğim ilk tapınak Angkor Wat oldu. İnsanın Angkor Wat'ı ilk gördüğü anın muhteşem olduğunu okumuştum. Giderken çok heyecanlandım o yüzden. Böyle çok popüler yerlere giderken heyecanın yanı sıra hafif bir korku da sarıyor içimi. Ya zaten en güzel resimlerini google'da görmüşsem, ya aslında anlatıldığı kadar güzel değilse diye. Bunu en çok Machu Picchu'ya giderken hissetmiştim ama Machu Picchu'nun kendisi gördüğüm en güzel fotoğraflarından bile güzeldi.
Fakat korktuğum Angkor Wat'ta başıma geldi. 36 derece sıcak, otobüsler dolusu 77 milletten 77.000 adet turist ve sürekli bir şey satmaya çalışan insanlar arasından Angkor Wat'ı görünce hiçbir şey hissetmedim. Belli ki en güzel fotoğraflarını görmüşüm. Yani güzeldi tabii yine de. Kendine özgü mimarisi, 5 kubbeli çatısı, oymaları, kabartmaları, bunların anlattıkları hikayeler, tapınağın 3 katmandan oluşması ve bunların cehennem, materyal dünya ve cenneti temsil etmesi, tapınağın içindeki kutsal su havuzlarının 4 temel elementi, 4 mevsimi, 4 yönü temsil etmesi gibi hoş detaylar vardı ama bunlara rağmen açıkçası Angkor Wat'ın neden bu kadar büyütüldüğünü anlamadım. Özellikle özensiz yapılmış restorasyonu, müthiş kalabalık ve zaten burayı Vietnam'lı bir şirketin işlettiğini öğrenmiş olmak ruhuma hitap etmesini engelledi sanırım.
Günün geri kalanını bir sürü başka tapınak gezerek geçirdim. Hiç biri birbirine benzemiyor bu arada, farklı dönem, farklı din, farklı Tanrı, bambaşka mimari, Angkor'u gördüm yeter diye düşünmeyin. Ayrıca diğer tapınaklar biraz daha doğal hallerine bırakıldıkları için eski hallerini hayal etmek daha kolay, orman yapıları sarıp sarmaladığı için daha büyülüler ve daha sakinler. Özellikle iki tanesine bayıldım bayıldım. İlki Bayon. Khmer İmparator'u Jayavarman yaptırıyor ve tapınağın her tarafını ilk bakışta Buda'ya benzeyen ama yakından baktıkça Jayavarman'a da benzeyen 216 tane dev surat ile süsletiyor. Adamın egosunu ayakta alkışlıyorum ama bu kadar şahane bir eser yaptırdığı için kendisini yargılamayı bir kenara bırakıyorum. Hayatımda gittiğim en hipnotik yerdi. Girdiğiniz her türlü delikte sizi yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle izleyen biri var. 40 dakikanın sonunda algım şaştı.
İkinci şahane tapınak ise ormanın isyan edip buralar benim tadında geri aldığı Ta Prohm. Tomb Raider filmi burda çekildiği için Tomb Raider tapınağı olarak geçiyor. Muhteşem!
Bu arada tıpkı Inka, Maya ve bilimum Latin Amerika medeniyetlerindeki tapınaklar gibi dimdik ve dapdar merdivenler var şu ana kadar gezdiğim tüm Hindu ve Budist tapınaklarında. Mantık hep aynı, zor ulaşılsın, alelade bir yer olmadığı bilinsin, tırmanırken vücut kendini doğal olarak eğdiğinden saygı gösterilerek girilsin. Farklı suretteki aynı şeylere benzer yöntemlerle tapınılmış gibi hissediyorum her yerde.
Angkor Wat'ın içinde bulunduğu tapınak kompleksini gezmek için 1 hafta bile ayrılabilir. Ben bir tam günde başıma güneş geçe geçe ve amele yanığımı 3 ton arttırmak pahasına tüm görmek istedikerimi gördüm. Daha fazla gezseydim tapınak manyağı olabilirdim, o yüzden bana yetti. Artık Tayland'a gitmeye hazırım.
Ve Tuna böylelikle hayatta en çok görmek istiğim 2. yeri de görerek beni kıskançlıktan çatlatmış oldun - kutlarım :)
YanıtlaSil