Nerdeyim?

16 Ocak 2014 Perşembe

Guatemala - ll - Flores & Tikal

Antigua'daki hostelin happy hour'nun ortasında gece yolculuğuyla beni Flores'e götürecek araba geldi beni aldı.  Yeni arkadaşımın arkamdan bir su dökmediği kaldı.  Bak şimdi aklıma geldi, öğretseydim keşke. 
Bir de bu otelden alma işine cidden hastayım.  Paşa gibi. 

Yolda yine dünya güzeli bir insanla tanıştım.  Yaşı başı almış Guatemala'da (San Marcos La Laguna) yaşayan ve daha önce Datça'da yaşamış bir İngiliz teyzeyle yarım saat Göbeklitepe muhabbeti yaptık.  Konuyu da o açtı bu arada.  Gitmiş her yeri gezmiş bölgede.  Hayatı boyunca da seke seke her yerlerde yaşamış.

Minibüs bizi Guatemala City'ye götürdü.  Ordan gece otobüsüne bindik. Arabada bir de Amerikalı kadınla tanışmıştım.  Yol boyunca onunla sohbet ettik.  Hayat hikayesi şöyle:  Reklamcılık okuyormuş Amerika'da.  3 aylığına Moskova'ya gitmiş.  Döndüğünde bir gün süpermarkette sosların bulunduğu reyonda bir kadın görmüş.  Kadın 20 çeşit sosun arasında kendi istediği tip sos olmadığı için görevliye çirkeflik yapıp canını burnundan getiriyormuş.  Kafasındaki Moskova'yla bu durumu karşılaştırınca bu yaşam tarzının içine girmeden çıkması gerektiğini farketmiş.  O zamandan beri -25 yıldır- yılın yarısında barmenlik yapıp diğer yarısında yurtdışında geziyormuş.  Tanıştığım gezginlerden ('turist değiliz biz gezginiz' ısrarındalar, o yüzden gezgin diyorum) bazıları kendi yaptığını rotanın / planın en doğru ve en güzel olduğunu doğrudan söylemese de ima ediyor hep.  Bu kadar açık görüşlü bir toplulukta bile böyle bir üstünlük kurma çabasına şaşırıyorum.  25 yıldır gezen bir insanda aynı tavrı bir nebze olsun sezsem şaşırmaz, hatta hakkıdır derdim.  Ama yok, hiç mi olmaz?  Bu kadar anlaşması rahat, alçak gönüllü ve iyi dinleyici bir insanla tanıştığıma çok memnun oldum.  Aynı hostelde kaldığımız için akşam da buluşmamız kolay oldu.   Akşamı da beraber geçirdik. 

Bu arada, nerdeyim?  Dünya mirası Maya kenti Tikal'e en yakın kasabalardan Flores'teyim.  Aslında hemen yanı başındaki Santa Elena daha büyük ama Flores'in özelliği  komacan Peten Itza gölünün içinde bir ada olması ve dünya sevimlisi olması.  Hava da meltemli sıcak.  Böyle bir yer:







Köy meydanında kapitalizm adlı eser:



Adanın çevresinde bir tur atmam 15 dakikamı aldı.   Ortası azıcık tepe, kenarları gölle yeksan bir adacık.  Kenarları gölle fazla içiçe, 50 metrelik bölümünü su basmıştı adanın.  Gece telefonla çekilen görüntü:


Sabah otobüsten inerken uyku sersemi arkama bakmamışım.  Gezinin başından beri notlar aldığım, tanıştığım insanların irtibat bilgilerini yazdigim bir kara kaplı defterim var.  Hostele gidince, onu otobüste unuttuğumu farkettim.  Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.  3 saatimi onu bulmaya ayırdım.  Yani ben bir şey yapmadım.  Hosteldeki bir abla sağolsun bir sürü telefon görüşmesi yaptı, şoföre kadar ulaştı.  O arada ben otobüs terminaline giden birileriyle tanıştım.  Onlarla bir tuktuk paylaşıp, terminale gittim.  Otobüs şirketinin ofisinde, 'şoför buldu, öğleden sonra getirecek' dediler.  Dünyalar benim oldu!  Allah fakiri eşegini kaybedip buldurarak sevindirirmiş.  O hesap.  Terminalden seke seke çıktım, çek dedim tuktukçu hostele!


Öğleden sonra asıl hedefim olan Tikal turuna gittim.  Biz giderken yağmur yağıyordu, kızın teki 'orada da yağacak mı?' diye sorunca, 'yağmur ormanına gidiyoruz' diye cevabını aldı.  Ama biz ordayken yağmadı.  Bize etkisi bileğe kadar çamur oldu sadece.

Bambaşka bir yer.  Yağmur ormanlarının arasında %80'i daha çıkarılmamış bir tapınaklar bütünü.   Kooooocaman bir alan.  Hayatımda ilk defa böylesi cangıl bir yere gittim.  Yağmurdan dolayı leş gibi de çamurdu.  Olayı hissettim yani iliklerimde.




Buyrun Maya'larca yasam agaci olan agac (adini yaax gibi bir sey not almisim ama o eski adidir muhtemelen)


Çok enteresan bir medeniyet.  Hala hakkında bu kadar bilinmeyen olması çok şaşırtıcı. Üstelik etrafta soyu Mayalara dayanan karışmamış insan varken.  Nasıl asimile olmuşlarsa artık.

Güneşi büyük tapınağın tepesinde batırdık.  Tam bir sessizlik, göz alabildiğine orman (değil de cangıl işte - siz Türkler nasıl diyor?).  Duyguyu tam tarif etmem mümkün değil.  Başkasının özeline girmişiz de, Maya tanrısı bizi çarpacakmış gibi. (İspanyollar Mayaların birden fazla tanrıya inandığını sanmış ama aslında onların tanrı sandıklarının peygamber gibi olduğunu iddia etti rehberimiz).

Güneş batınca ormanın içinden yürüdük.  Bayagi korkutucuydu.  Basimizda koca silahli bekci abiler vardi.  Kimi kimden koruyorlardi bilmiyorum.


Bu da ayisiginda:



Akşam da yeni arkadaşımla yemek yedik, mojito içtik.  Yolda şöyle bir şey pişiriyorlardı, yine dayanamayıp sokakta yemiş oldum.


Bu arkadas o gozlerle baktigi icin onunla da paylasmak durumunda kaldim:


Mangalı da Türk usulu kurutma makinesiyle yelliyorlardı.  Kanım bir kaynadı kendilerine.

Guatemela'daki mini gezimi kazasız bitirmiş oldum böylece.  Aman Guatemala çok tehlikeli uyarılarını bana hatırlatacak hiçbir şey yaşamadım, bilakis hep çok yardımcı insanlarla karşılaştım.   Şimdi hedef Belize!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder