Nerdeyim?

1 Ocak 2014 Çarşamba

Ekvador - III - Dünyanın ortası

Quito'daki 2. günün hedefi Ekvator çizgisine gidip bir kısım turistik maymunluklar yapmak.  Sabah körü uyandım kendiliğimden yine - olacak iş değil :)  Sabah bir parkta bir sanat pazarı kuruluyormuş.  Teşrif buyurayım dedim.  Saat 8 buçuktu yollar bomboştu ama yanımdan geçen troleybüsler yine doluydu.  Herkes güzel güzel giyinmiş kiliseye gidiyordu.  Geri kalanların nerede olduğunu parklardan  geçince gördüm.   Meğer hepsi bisikletlere binmiş kendilerine ayrılmış yollarda fink atıyormuş.  Dağların arasında kalmış bu incee uzuun şehirde bile göz alabildiğine park yapılabiliyorsa bana yine hasetten çatlamak düşer.  Sanat pazarı Otavalo'nun miniğiymiş meğer.  Yalnız 9da hala tezgah açmamış olanlar vardı, bu tembellikle olmaz canım.  Sonradan öğrendiğime göre yerliler yaşamlarnıı 3 temel kural üzerine kuruyorlarmış: Yalan söyleme, çalma ve tembellik yapma.  O tezgah açmamış olanlara biraz özlerine dönmelerini tavsiye ediyorum.

Sonra dünyanın ortasına gitmek üzere yola düştüm.  Akşehir Nasreddin Hocanın eşeginin arka ayaklarını da sayarsak, bu ay dünyayı iyi ortaladım.

1 troleybüs (yerel adıyla trole), 2 metrobüs, 1 otobüs sonra Mitad del Mundo anıtının bulunduğu alana düştüm, para bayılıp girdim.   Bildiğimiz turistik olaylar.  Pinguyla ayrı düştük, o güneyde ben kuzeyde.



Bu anıtın İspanyollarca yanlış yere kurulduğunu okumuştum.  Hadi dedim ötekine gideyim.  Sormaya başladım ötekine nasıl gidilir diye. Yahu bir ülkede kimse mi İngilizce bilmez?  Ekvador'un en bi turistik yerinde bile İngilizce bilmiyorlarsa, demek ki hayır.  Ben cevap alamamamı dil bariyerine bağlamıştım.   Halbuki baya 'Hayır bir tane var, o da bu' diyorlar.   Sonradan anladım ki orası rakip firma :)  Ben de bir tura yazıldım.  Hala aktif olan en son 80lerde patlamış bir yanardağ krateri, Pululahua.  Rehberimiz Frederico bizi sisli dağlara çıkardı.  Sisten görebildigimiz kadarıyla böyle güzel bir yer.



İlk defa sis nasıl çöker nasıl kalkar yakinen izledim.  Çok acaip.  40 tane deli insan yaşıyormuş burda.  Toprak müthiş bereketli tabi.  Son patlamada lav dağın tepesinden çıkacak yer bulamadığı için evin tekinin altında patlamış.  Tabii tüm aile mefta.  Fantastico.  Valla ben Frederico'nun yalancısıyım.

Dönüşte Frederico'ya sordum bu çizgi olayı nedir diye.  4 tane var dedi! Yohannes! Biri İspanyol ve turistik.  Biri Kuzey Amerika sistemiyle ölçülen 250 mt gibi kuzeyde, diğeri Güney Amerika sistemiyle ölçülen 150 mt kadar güneyde.  Sonuncusu da 1200 yıllık Katikilla.  Dağın tepesine yapılmış ve Dünyayı, ayı ve diger gezegenleri temsil eden meydanlardan oluşan bir sunakmış.  Dağı uzaktan gördük biz.  Onlar biliyormuş deyip durdu.  Kim onlar amca? Bence onlar alyendi dedim, muhtemel dedi.

Turda tanıştığım Arjantinli bir çiftle öteki Mitad del Mundo'ya gittik.  Intiñan Müzesi.  Burayı çok beğendim.   Klasik su ve yımırta deneyleri yapıldı.  Yalan tabii yok ekvator çizgisinde suyu lavabodan akıtınca su dönmüyor da 2 adım sağında ve solunda aksi yönlere dönüyor.  Benim hoşuma gitti yine de.  İngiliz bi abi bi daha yap bulucam numaranızı diye ısrar edince rehber kızdı, tamam amca demonstrasyon işte deyip geçiştirdi. Ama çizgi hiç fena tutmuyor:



Anlatacağım bir sürü şey var da en son şunu yazıp kapatmayım bahsi.  Yerliler ölülerin bilgeliğini alacaklarına inandıkları için kafalarını koparıp mumyalayıp boyunlarına asarlarmış:



Yeni arkadaşlarımla kalktık teleferiğe gidelim dedik.  Oh yanımda İspanyolca bilen insan olması ne güzel :)  Teleferiğin oralarda biraz takıldık, sonra onlar pahalı buldular olayı, vedalaştık, Arjantin için sözleştik ayrıldık.

Ufak not: Yollarda koca koca insan boyunda bebekler satıyorlar, meğer onları insanlar yılbaşı için yakıyorlarmış, senenin kötülükleri yansın diye.  Çok hoşuma gitti, biz de yapalım.  :)

Teleferik efsaneydi.  4000 metreye çıktım.  Teleferik çıkarken bildiğim 4 dua da gitti kafadan.  Eşhedü!  Emre skydiving alıştırması yapmış oldum! :)



Quito birbirinin içine açılan odalar gibi bir şehir, yer mi var, sağa sola genişlemişler mecbuur  Fakat yukarda oksijen yok!  Kalmamış.  İneyim ben, kalbim patlayacak.  Ben böyle derken elin ecnebisi bildiğin dimdik dağdan yürüyerek inme peşinde.

İnişte de  3 Japon buldum.  Osaka'dan gelip Galapagos'a gidiyorlarmış.  Kıskandım!  Gezenler arasında klasik muhabbet:  -Galapagos'a gidiyor musun? -Yok öyle bi param!  Japon işte basar parayı gider.

Dönüşte Ekvadorlu bir kız beni evlat edindi.  Gettonun ortasına düşmüşüm zira.  Çok fena yerlerdi.  Makineyi çıkarmaya çekindim. Kızın yanında Kolombiyalı turist bir arkadaşı vardı; 3 ten rengi şehirde tur atmış olduk.   Beni yine metrobüs, otobüs kombinasyonlarıyla merkeze getirdi.  Tabii İngilizce hak getire. Çatır patır bi güzel anlaştık.  Seyahatin sonunda Tarzanca diplomamı bekliyorum.

Hava kararmadan hostele girebilmek için topuklarımı mabadıma vura vura koştum.  Hostelde 4 Amerikalı zevzek kıza maruz kaldım.   Agizlarına kürekle vurmamak için erkenden yattım.   Yarın Quito'ya veda, yolum var.

1 yorum:

  1. 4000 metre neeeeyyyyy laaaaaaannnn??? :)))) Resmen TELLİ skydiving yapmışsın!! :D hem de 300 Avustralya Doların cebinde kalmıştır :P

    YanıtlaSil